le cinema est un miracle....

Haziran Eczanesi sinema ve kitap rehberi... Yukarıda da dediğimiz gibi "-Sinema bir mucizedir!"

Friday, December 01, 2006


http://profile.imeem.com/35Vm6/music/xM6DYIKw/godfather_theme/



Directed by Ingmar Bergman

Writing credits Ingmar Bergman


Bibi Andersson

Alma, The Nurse

Liv Ullmann

Elisabeth Vogler, The Actress




Persona

Persona Aktris Elisabet Vogler, bir oyun sırasında aniden sessizliğe bürünür ve bir daha konuşmaz. Genç kadın, doktor tavsiyesiyle deniz kıyısında ıssız bir eve çekilir. Yanında sadece hemşire Alma bulunmaktadır. İki kadın arasındaki sessizliği Alma’nın konuşmaları böler. Giderek iç dünyası hakkında daha fazla konuşmaya başlayan Alma, sonunda kendini beklenmedik bir psikolojik savaşın içinde bulur. Ruhsuz bir dünyada duygularının hala canlı olduğuna inanmak isteyen bu iki insan, sonuçta birbirlerinin kimliğini ele geçirmeyi denerler. Artık yanıtlanması gereken soru, kimin hasta kimin bakıcı olduğu değil, gerçekte iki farklı kadın mı yoksa tek bir benlik mi olduklarıdır. Anlatan bir sesle, dinleyen bir yüz arasındaki diyalog şeklinde başlayan film, sonunda iki karakterin içiçe geçmesiyle iki yüzün farklı kompozisyonları olarak son bulur. Persona, sinemada modernizmin en çarpıcı örneklerindendir.

okuyucu notları:

O Gerçek dünyanın karmaşıklıgından ve toplumsal sorunlardan uzak kendi içinde melankolik,kapalı filmler çeken yönetmen bu filminde; afişinden tutun,jenerigine kadar çok saglam bir konuyu gösterişten uzak tutan,sinematografik ile dramatik havayı çok iyi bir şekilde yakalayan kendi içindeki hırsını gösteren sıkı bir filme imza atmış Bergman.Bu filmdeki kendine has yakın çekimleri,karakterler arasındaki diyalogların kurgulama üslubu,yakın plan çekimleri,parçalama teknigi ile sahne geçişleri ve seyirciyi altan altan hissettirdigi projeksiyon varlıgı ile seyirciyi içine alan bir film.Liv Ullman'ın gözlerine aralıksız bir buçuk dakika yakın plan yaparken hiç bir şekilde kıpırdamadan durması onun nasıl bir oyuncu oldugunun kanıtı şeklinde.Kişilik ve sanat üzerine enfes sorgulamalar yapan karmaşık bir film Persona...


imza: lukasm

O davin lynch'in mulholland drive' ı düşündüm hemen filmden sonra. Ve ikisini birlikte düşündüğümüzde Lynch mulholland drive ile bizim ingmar bergman'ın persona'sına ilişkin merakımızı gideriyor. Bergman kamerayı bilincimizin sansüründen geçirerek kullanıyor. Zihinsel şiddet, bilinçaltı açıklamaları kameranın üslübunu belirliyor. ve psişik temelde Gustav Jung'un "persona" teriminden hareket ediyor. Film süresince Jung'un terimine bağlı kalınmış. Kişilik bölünmesi konusu aksatılmadan derinşlemesine işleniyor. Sinema'yı ve insanı ciddiye alanların kaçırmamsı gereken çok iyi bir iş çıkarmış Bergman.


imza: gozales



ooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooo




Yeniden sev beni :) RECONSTRUCTİON!

Directed by
Christoffer Boe

Writing credits
Christoffer Boe
Mogens Rukov


Nikolaj Lie Kaas
....
Alex David
Maria Bonnevie
....
Simone/Aimee
Krister Henriksson

Kocasının son kitabının tanıtımı için Kopenhag'a gelen Aimee, yalnızlığını şehrin sokaklarında unutmaya çalışır. Akşam yemeklerinin ardından Alex ve kız arkadaşı Simone bir içki içmek için buluşacaklardır. Alex, kalabalık metro istasyanunda Simone'u beklerken Aimee ile ilk kez gözgöze gelir. Metroda tekrar karşılaşmaları Alex'in hiç bir açıklama yapmadan kız arkadaşını bırakıp Aimee'nin peşinden gitmesine sebep olur.

Aimee, bir süre yürüdükten sonra bir bara girer. Alex peşindne gider ve ikisi birbirlerini zaten tanıyorlarmışcasına sohbet etmeye başlarlar. Aimee'ye ilk bakışta aşık olan Alex, geceyi Aimee ile beraber onun otel odasında geçirir. Ertesi sabah Alex ve Aimee öğleden sonra buluşmak için planlar yaparak ayrılırlar.

Alex hayatında varolan tüm boşluğun Aimee ile birlikte dolduğunu düşündüğü anda herşey allak bullak olur. Bir anda genç adam tanıdığı herkesin hafızasından silinir. Genç adamı dünya üzerinde kimse hatırlamamaktadır. Evi olması gereken yerde değildir. Ne babası, ne komşuları, ne de arkadaşları genç adamın varlığını hatırlamamaktadır. Alex diye birinin bir zamanlar varolduğunu kanıtlayabilecek bir tek kişi vardır artık: Aimee...


İzleyici notları:
O Öncelikle filme berbat diyenlere ve burdaki muhteşem lafları yüzünden gittik diyenlere şunu söylemek isterim;''Zevkler ve renkler tartışılmaz''.Kimi bağımsız filmleri sever,kimi Holyywood klişelerini,kimi yönetmen için seyreder filmi,kimi ise kadrosu ve hikayesi için,kimi aksiyon seçer kimi dram vs..Kurgu yok, bir şey yok diyen arkadaşlara da şaşırmadım değil:Film zaten tek başına kurgusu ile bile götürürdü.Neyse bundan sonrasını İZLEMEYENLER OKUMASIN,SPOILER İÇERİYOR.Belki de bana tüm hikaye'nin August'un yazdığı roman olduğunu düşündüren filmdi bu.Arka fonda sürekli silinen bir şeylerin sesi gelmekte.Aslında bu gerçeği August baştan itibaren bize hatırlatıyor ve alın yalan olduğunu bile bile izleyin ve canınız acısın diyor.Tüm olayları ne kadar ardı sıra dizmeye çalışırsanız çalışın asla bir hizaya girmiyor.Simone silindi,Aimee'nin yanına gidiyor ama aAex'in cebinden Simone'un metro'da cebine koyduğu kağıt çıkıyor.Tamamen varsayımlar üzerine kurulan ilişkiler...Cafe'de oturulur,barda karşılaşılır ve sanki yönetmen filmi o esnada kurguluyor gibi olmayan ve belki de olacak şeyleri izleriz.İlk sahnede o bardaki sohbetten sonra ufak bir geçişle Alex'in halen bar'ın kapısında olduğunu görürüz,Aimee ile geçirdiği geceden sonra toparlanıp çıkacakken(son sahnedeki gibi) birden bire başka bir sahne'ye atlayıp kaldığını görürüz mesela.Maria Bonnevie'nin iki karakteri canlandırması ayrıca cazip kılıyor filmi.Acaba hiç tadınamadığınız,birden bire bağlandığınız bir tutku'nun mu esiri olursunuz yoksa süre gelen bir ilişki daha mı cazip gelir?İnsanoğlu'nun her zaman heyecan aradığı malum ama dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak da var işin ucunda.Aşk birden başlayıp kısa ve acı bitince güzel,sevgi zaman ve emek istiyor belki de.Alex her iki sevgilisine de ''farvel'' demiştir ve biz yapayalnız bir adamın hikayesini izlemişizdir belki de...

Ayrıca Farvel(Elveda) kelimesi hiç bu kadar anlam taşımamıştı bir filmde herhalde...

imza : beauty

O orpheus sevgilisini almak için yerin ket be kat dibine ateşlerin içindeki hades'e iner hades ona sevgiilisini tek bir şartla vereceğini söyleer asla geriye bakmayacaktır.binlerce basamağı önde orpheus arkada sevgilisi çıkrlar neredeyse son basamaklara gelirler ki orpheus dayanamaz arkasına bakar ve baktığında sevgilisi yoktur ardında.maria bonnevie iki rolde birden müthiş,bence yılın en iyilerinden biri.

imza: deep shadow

O Kesinlikle 2004 un en guzel filmi Istanbul Film Festivalinde Altin Lale yi hakederken alamamis ama HALK ( !) benim gibi dusundugunden " Radikal Halk Jurisi " odulunu almistir . 3 kere izledim ama herseferinde samuel barber in " adagio for strings " ( hernekadar bu eserin en sahane kullandildigi filmin PLATOON oldugunu dusunsemde ) calmaya basladigina ALEX e arkasina donmemesi icin yalvarmak istedim ( Mitolojiden alinan bu sekans ; Orpheus ve karisi Eurydice nin Hades in mekanindan yeryuzne ciktiklari uzun yol u bize hatirlatiyor ) Bana " bu filmin neresini sevdin yaa hic bir sey anlamadim " diyen bir arkadasa gulerek KURMACADA OLSA INSANIN ICINI ACITAN BOLUMUNU dedim yani filmin tamamini ... Bu film oyle anlatilacak bir film degil ya cok seversiniz benim gibi filme kalpten baglanirsiniz yada sıkıntı icinde salondan ayrilirsiniz ... Maria Bonnevie Danimarkalilarin ve Isvec halkinin paylasamadigi buyuk bir yildiz umarim ileride daha genis kitlelere ulasan filmlerdede goruruz onu . Nikola Lie Kaas i ise Lars von trier in " idioternes " inden hatirlayanlar cikmistir ama yukseldigi nokta RECONSTRUCTION " olmus kanaatimce ...


imza: edoram


O Efsunlu film. Hipnotize edici.


imza: rassale

Düzenleyen: keşişleme


oooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooo